Çocuklarda erken yaşlarda belirtilerini gösteren özgül öğrenme güçlüğü genel olarak dil, konuşma, okuma, yazma, aritmetik ya da okul yaşantısı için gerekli olan diğer süreçlerin birinde ya da birkaçında görülen bozukluk, gerileme ya da gelişimsel gecikme olarak tanımlanmaktadır. Disleksi özgül öğrenme güçlükleri içinde, okuma ile ilgili alanlardaki zorluklarla karakterize olan bir bozukluktur. Zeka düzeyi ‘normal’ veya ‘normal üstü’ olan, okuma hızı, okuma kalitesi, okumayı öğrenme hızı, okuduğunu anlama- anlatma becerisi, yaşıtlarına ve zekasına kıyasla; beklenenin altında olan okuma bozukluğunun genel adıdır. Zekanın normal veya üzerinde olduğunu bilmek aileleri bir yandan rahatlatmakta bir yandan da ‘Zekası normal o zaman neden başarılı olamıyor?’ diye kaygılandırmaktadır. Çocuğun zihinsel kapasitesine rağmen bazı alanlarda başarısız olması Özgül Öğrenme Güçlüğü’nün ve dolayısıyla disleksinin en dikkat çekici özelliğidir. Aslında yaşamın erken döneminde işaretlerini gösterir. Yapılan çalışmalara göre, yaşıtlarına göre geç konuşma, bazı kelimeleri uzun süre doğru telaffuz edememe, renk ve sayı kavramlarını yaşıtlarından geç öğrenme ya da karıştırma gibi belirtiler disleksinin ilk belirtilerindendir. Ancak ülkemizde genellikle ilkokul birinci sınıfa başladıktan sonra okuma yazmanın veya problem çözmeye yönelik becerilerin kazandırılması sırasında yaşanan güçlüklerle belirlenir. Hatta maalesef ‘Babası da okumayı geç sökmüş.’, ‘Oyuna çok düşkün o yüzden okumaya ilgisi yok.’ gibi bahanelerle tanı koyma sürecinin daha da geciktiği vakalar olabiliyor.

Ailelerin veya öğretmenlerin dikkatini çekebilecek disleksi belirtileri şöyledir:

*Akademik becerilerde okumada hata yapma, yavaş okuma, yazı bozuklukları, yanlış yazma; kalem tutamama; satır atlama; sesleri birleştirememe; harf, ses ve kelimeleri öğrenememe; harfleri, sayıları ve sembolleri karıştırma, imla ve noktalamada hatalar yapma, cümleye büyük harfle başlamayı unutma, çarpım tablosunu öğrenememe şeklinde sorunlar yaşamaktadırlar.

*Kendilerine verilen yönergeleri hatırlamakta güçlük çekerler.

*Bellek sorunları yaşarlar. Örneğin; akranlarına göre okudukları bir parçayı akıllarında tutmada zorlanmaktadırlar.

*Öğrendikleri bir kavramı başka bağlamlara aktarma, transfer etme konusunda zorlanmaktadırlar.

*Dikkatleri kolayca dağılabilmekte ve görsel ve işitsel algı sorunları yaşayabilmektedirler.

*Zamanı iyi kullanmakta zorlanırlar. Dün-bugün-yarın gibi zaman ifade eden kavramları hem öğrenirken hem de konuşurken karıştırırlar.

*Yön bulmada ve sağ/sol öğrenmede güçlük yaşarlar.

Tanı genellikle sınıf öğretmenin ve okul rehberlik servisinin yönlendirilmesiyle ulaşılan uzmanlar (Çocuk psikiyatristi

https://www.puttygen.net/

, klinik psikolog gibi) tarafından konulmaktadır. Bu aşamada mutlaka çok yönlü bir gözlem ve değerlendirilmeye ihtiyaç vardır. Çeşitli batarya ve testler (Cass, Wısc-Iv) değerlendirmede uzmana yardımcı olur.

Disleksik bireylerin her biri diğerinden farklıdır. Aynı tür güçlük yaşansa bile, disleksinin her bireyin yaşantısına yönelik etkileri ve şiddeti farklı olabilir. Bazı vakalarda özgül öğrenme güçlüğünün diğer tiplerinden olan diskalkuli ve disgrafi veya dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) de disleksiye eşlik edebilir. Toplumda görülme oranının %5-8 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Bu her sınıfta en az 1 ya da 2 çocuğun etkilendiği anlamına gelmektedir. Ne yazık ki bu çocuklar, ‘tembel’, ‘ilgisiz’, ‘başarısız’ olarak etiketlenebilmekte ve başka duygusal sorunlar yaşamaları da kaçınılmaz hale gelmektedir.

DİSLEKSİK ÇOCUKLARIN AİLELERİNE ÖNERİLER

Disleksi yaşam boyu devam eden bir güçlüktür. Müdahalenin geciktiği durumlarda özellikle ilk ve ortaöğretim dönemindeki akademik başarısızlıkların etkilerinin bir sonucu olarak; özgüven eksikliği görülür. En çok karşılaşılan durumlardan biri ise güçlük yaşanan alana özgü ‘yetersizlik’ duygusunun yerleşmesi ve öğrenmeye yönelik olumsuz tutum geliştirilmesidir.

Disleksiden şüphelenildiği andan itibaren aile mutlaka bir uzman ile görüşmelidir. Aileler tanı ve müdahale sürecinin en önemli ve etkin öğeleridir. Bu nedenle aileler kendilerini ekibin bir parçası olarak görmeli ve yapılan öğretim uygulamalarını günlük yaşamda da devam ettirmelidirler. Disleksi tanısı olan çocuklar yaşıtları ile birlikte eğitim almalı, geride oldukları alanlar konunun uzmanı tarafından ideal olarak bire-bir veya yine grup çalışması içerisinde desteklenmelidir.

Okuma güçlüğü yaşayan bu bireylere bağımsız uygulama ve başarma fırsatı verilmesi gerekir. Bunun yanı sıra başarısız olunan alandan çok, başarılı olana odaklanılmalı, özgüvenleri desteklenmelidir. Aileler, çocukların ilgi ve yeteneklerini göz önünde bulundurarak, sosyal yaşama katılımlarını teşvik etmelidirler. Sanat veya spor alanında bir hobi (çocuk bunu istiyorsa ve başarılıysa) yaşamlarının parçası olmalıdır.

Çocukla çalışan ekip üyeleri (aile, sınıf öğretmeni, okul rehberlik öğretmeni, psikolog gibi) işbirliği içinde olmalıdırlar.

Çocuğunuzu hiçbir zaman diğer arkadaşlarıyla kıyaslamayın. Gelişimini kendi içinde değerlendirmelisiniz. Okuma güçlüğünün diğer olumlu özelliklerin önüne geçmesine izin vermeyin. Disleksik bireyler genel olarak empatik, yaratıcı ve farklı bakış açılarını görme gibi özelliklere de sahiptirler.

Çocuğun çalışma ortamını düzenli tutmada destek olabilirsiniz. Dağınık ve karmaşık bir çalışma masası dikkatlerini çabucak dağıtmaya neden olabilir. Çalışmaları sırasında renkli görseller, hatırlatma kartları, akılda kalıcı veya komik kafiyeler, somut ipuçları öğrenmeyi sevdirecek ve hızlandıracaktır.

 

Klinik Psk. Gülgün Kurtay

Çalışma Saatleri:
10.00 - 19.00

Prof Dr. M. Alpay Ates Randevu:
0543 876 48 22

iletisim@appaistanbul.com
Caddebostan Mah. Bağdat Cad. Ergun Aprt. No:244 D:11 Kadıköy/İstanbul

Alsiyon Digital Agency © 2018 - 2022