“Kayıpsız sevgi yoktur ve bir miktar yas tutmaksızın kaybın ötesine geçmek diye bir şey yoktur. Yas tutmamak, ölümle yeniden doğumun büyük,  insanca döngüsüne girememektir.”

Robert J. Lifton

“Kayıptan Sonra Yaşam” ,   Prof. Dr. Vamık Volkan

Bir kayıp ardından yaşanılan süreci “yas” olarak tanımlayabiliriz. Esasında yas kayıptan sonra duyguların, düşüncelerin ve davranışsal tepkilerin bir bütün olarak ele alındığı bir süreçtir. Yas denildiğinde aklımıza ilk olarak ölüme bağlı bir kayıp gelmektedir. Ancak yas değer verilen herhangi bir nesnenin kaybı sonrası ortaya çıkabilir. Boşanma, ayrılık, evlilik ve iş değişimi gibi durumlar veya evcil hayvanın ölümü de yasa yol açabilir. Yas kayıplara verilen doğal bir tepkidir ve yaşanması gereken bir süreçtir. Aslında bir yönden kayıplarımız gelişimimiz için gerekli olan bir şeydir. Örneğin bir çocuk Dünya’ya gelirken aslında anne rahminin kaybeder, ondan ayrılır ve ağlayarak doğar. Yine okula başlarken anneden, evden ayrılır ama sonucunda yeni şeyler öğrenir. Önemli olan bu kayıpların sağlıklı bir şekilde atlatılabilmesidir. İnsan doğası gereği konfor alanını hiç terk etmek istemez. Oysaki gelişim değişimle olur; bir şeylerden vazgeçeceğiz ki yeni bir şeyler öğrenelim, kendimizi geliştirebilelim.

Bir kaybın ardından verilen tepki herkes için farklıdır. Kendi yaşamlarımıza baktığımızda bunu daha rahat anlayabiliriz. Bir yakınımızın kaybının ardından yas sürecini tamamlayabilmişken ilişkilerimizin çok da güçlü olmadığı birinin yasını tutmak bizim için zorlayıcı olmuş olabilir ya da ailede yaşanan bir kaybın ardından bazılarımız derin bir kedere boğulup süreçle baş edemezken bazılarımız yas sürecini tamamlayabilir. Tüm bu farklılıklar kayıp yaşayan kişi ile kaybettiği kişi arasında ki ilişki, kaybın nasıl gerçekleştiği, kişisel özellikler, geçmiş kayıp deneyimleri, dış koşullar, kültürel özellikler vb. ile ilişkilidir. Kısacası kayıp ardından verilen tepki, yasın süresi, yasın yoğunluğu herkes için aynı olmak durumunda değildir. Bu süreç kişiye özgüdür.

Yas içerisindeki bir kişiden çeşitli duygusal, psikolojik, fiziksel ve davranışsal tepkiler beklenebilir. Duygusal olarak baktığımızda öfke, üzüntü, yalnızlık, çaresizlik, suçluluk, kaygı olası tepkilerdir. Keşkeler, pazarlık sıkça görülebilir. Psikolojik açıdan kafa karışıklığı, unutkanlık, kayıp ile ilgili tekrarlayıcı düşünceler, dikkat dağınıklığı görülebilir. Yorgunluk, uyku ve yeme alışkanlığında değişim, halsizlik, baş ağrıları kişinin yas sürecinde yaşadığı fiziksel zorluklardır. Kaybedilen şeyin ardından hayat anlamsız gelebilir. Tüm bunların yanında sosyal çevreden uzaklaşma, alkol ve madde kullanıma yönelme, cinsel yaşamda değişimler, ölen kişiyi hatırlatıcı durumlardan kaçınma ya da bunlarla fazla ilgilenme gibi davranış değişiklikleri de gözlemlenebilir. Ancak verilen bu tepkilerin süresini

, şiddetini ve kişinin işlevselliği üzerinde ki etkisini göz ardı etmemek gerekir.

Yas adeta psikolojik bir yara gibidir. Nasıl bir yaranın iyileşmesi için bir zamana ihtiyaç varsa yasın tutulması için de aynen öyle zamana ihtiyaç vardır. Yas tutulurken kişi bir yandan yasıyla ilgili duygu ve düşüncelerini sevdikleri biri ile veya bir profesyonelle paylaşırken diğer yandan hayatın içine atlamalı, günlük hayatına devam etmelidir. Yas iyi bir şekilde tutulup bu psikolojik yara aylar içerisinde iyileştiğinde, kişi artık yeni durumu kabullenir ve yas süreci tamamlanmış olur. Kişi hayata karşı artık eskisinden daha güçlüdür çünkü insan her kayıptan insan bir şey öğrenir.

Ancak süreç bazen sağlıklı işlemeyebilir ve yas sürecinin uzun sürdüğü ve/veya karmaşık bir hal alarak işlevselliğini ciddi şekilde etkilemeye başladığı durumlar gözlenebilir. Bu durumlarda profesyonel bir yardım almak gerekmektedir.

Klinik Psk. Özge Zelal Yıldız

Çalışma Saatleri:
10.00 - 19.00

Prof Dr. M. Alpay Ates Randevu:
0543 876 48 22

iletisim@appaistanbul.com
Caddebostan Mah. Bağdat Cad. Ergun Aprt. No:244 D:11 Kadıköy/İstanbul

Alsiyon Digital Agency © 2018 - 2022